Çağlar boyunca insan, güzel sanatların tümünü, kendini ve ait olduğu toplumu geliştirme, zenginleştirme ve güçlendirme yolunda vazgeçilmez bir unsur olarak görmüş, kendi kültür birikimini yarınlara aktarma konusunda bilinçli ya da bilinçsiz olarak bundan yararlanmıştır.

Sanat eğitimi ile ilgili literatür tarandığında dış kaynaklı yayınlarda ilk dikkati çeken şey, ülkelerin eğitim politikalarında yaratıcılık eğitimine verilen önem ve bunun sonucu olarak sanat eğitimi konusundaki yayınların çeşitliliğidir. Bu yayınlara dayalı olarak ABD ve Avrupa ülkelerinde sanat eğitimi derslerinin müfredatları incelendiğinde; özellikle ilk ve orta öğretim kurumlarının programlarında "Art, Kunst" vb. derslerin haftalık ders saatlerinin fazla olduğu, ders kapsamlarının farklılığı, içeriklerinin bireyi yarınlara hazırlamada etkili olduğu, ayrıca öğrencilerin gelecekte iyi birer sanat tüketicisi olmalarının hedeflendiği dikkati çeker.
Batı ülkelerindeki program geliştirme çalışmalarında ise; yaş grubu özelliklerinden yola çıkılarak eğitim süreçlerinin incelendiği, eski yöntemlerle birlikte değişen dünya koşulları içerisinde bireyin ihtiyaçları dikkate alınarak durumun bilimsel verilerin ışığında değerlendirildiği ve planlandığı, örneğin "Bilgisayarla Resim ve Tasarım" anlayışının kapsam içine alındığı gözlenmektedir.

Batı, sanat eğitiminin birey üzerindeki etkisini çok iyi kavranmış konuya ilişkin devamlı bir arayış içerisindedir. Bireyin gelişiminde sanat eğitiminin önemini daha iyi ortaya koymak üzere konunun detaylandırılması bizde de kurum ve kişileri harekete geçirerek belki sanat eğitimini müfredat içerisinde hakettiği yere koydurabilir. Bu nedenle neden sanat eğitimi gereklidir sorusuna yanıtlar bulmaya çalışalım.

 Kalıcılık. Sanat eseri teknik olarak kalıcı olmalıdır, mesela Leonardo daVinci’nin kendi yaptığı boyaların 5-10 yıl sonra bozulduğunu düşünün, o zaman bu sanat eserleri olurmuydu? Veya Franz Kafkanın Naziler tarafından yakılmış eserlerini düşünün, yakılmadan önce bu eserler vardı ama şimdi?

Orijinallik. Sanat eseri sanatçının anlatmak istediği evrenin bir parçası hakkındaki algılamalarını bize verirken o eser en azından teknik olarak özgün-orijinal olmalıdır, yani daha önce “bu şekilde bir algılama aynı teknikle” verilmemiş olmalıdır, örnek vermek gerekirse ben Mona Lizaya benzer bir kişiyi aynı gülümseyişle çizerken fırça darbelerimde aslında ona olan platonik aşkımı belirtiyorsam, bu daVinci taklitçiliği olur, ama bu eserdeki ana platonik aşk fikrini bir daha kullanamayacağım anlamına gelmez ama o zaman bu fikri verirken kendi modelimi kendi gördüğüm biçimde ve kendi tekniğimle uygulamasını yaparak eserimi yaratmalıyım, o gülümseyiş daVinci’nin platonik aşk mesajını sunuş biçimidir, ben bir kol hareketi, bir dudak ısırmasını aynı mesaj için değişik bir teknikle uygulamış olurum, eğer yaptığım bu eser sanat tarihi içinde doğru bir ekol veya çağdaş eğilimler taşıyorsa bu bir özgün-çağdaş sanat eseridir. Bu yüzden çok basit öğeleri kullanarak yapılan sanat eserlerinde orijinal olmak daha zordur. Ama unutulmamalıdırki taklit sanatçının asistanlık dönemlerinde tekniğini geliştirir, görüş açısını büyütür, sanatçı toplumdan ve ustalarından aldığı kültürel temel üstüne oturmaktadır sanatçı bu altyapısını aşabildiği zaman bir sanatçı olur, bu yüzden esinlenmeler aynı tekniği kullanmalar doğaldır, dünyada önceki bir ustadan veya kendi ustasından esinlenmemiş bir sanatçı yoktur, ama sanatçının eserleri kendine özgün olacak kadar olgunlaşmıştır. Bu şart yerine gelmezse o eser maalesef taklit veya tekrar olur, orijinal sanat eseri olmaz..

Çarpıcılık. Sanat eseri çarpıcı olmalıdır (Katharzis etkisi için), bunun için sanat eserinin kompozisyonunun, düzeninin, renklerinin, ritminin albenili olması gereklidir, ki sanat eseri değerlendirici kesim tarafından algılanabilsin, dikkati çekilsin, bu şimdiye kadar yapılmamış teknikler uygulanarak, gariplik, çirkinlik özelliği kullanılarakta yapılabilir, ama en çok kullanılan güzellik, hoşluk, estetik ve çarpıcı cümleler renkler öğelerdir. Mesela Franz Kafkanın eserlerinde kullandığı teknik, mekanların karmaşıklığı, büyüklüğü ve can sıkıcılığı, kişilerin kendi aralarındaki ilişkilerinin son derece alt düzeyde hatta ilkel ihtiyaçlar düzeyinden öte geçmemeside romanlarının çarpıcılığını sağlayan özelliklerdendir, Kafka bu ilkel kişilikleri ve mekanları kendisiyle toplum ve evrenle arasındaki ilişkileri anlatırken traji-komik öğeler olarak kullanmaktadır.

Çağdaşlık.. Sanat eseri çağına uygun biçimde ve çağdaşlarıyla uygun sanat ekollerinin birisine atfedilecek bir şekilde veya en azından bu ekollerden birisine benzediği varsayılarak değerlendirilir. Eğer bunlar uygulanamıyorsa Sanatçının sanat eserleri yeni bir ekol sayılabilcek düzeyde (kalitede ve kantitede) olmalıdır-ki sanatçının bu yeni sanat eserleri dizisi eski ekollerle sürekliliği olan yeni bir ekol sayılabilsin. Eğer bu ekoller o sanat eserine uygulanamıyorsa, veya sanat tekniğinde ekoller çok belirgin değilse (Fotoğrafta olduğu gibi), o zaman o eserler içerdikleri objelere görede sınıflandırılabilirler. Doğa-Peysaj-Makro-İnsan-Sosyal-Şehir Peysajı-Evcil Hayvan-Vahşi Yaşam-Infrared gibi.


Evrensellik. Sanat eseri evrensel olmalıdır, yani dünyadaki tüm sanattan iyi anlayan değerlendiriciler tarafından zaman içinde ortak sanat değerleri dizisinde yeri olduğu fikri ortak olarak benimsenmelidir, bu zaman alıcı bir süreçtir, sanat eseri tüm dünyadaki sanat değerlendiriclerinin beğenisini kazanmasını gerektiren süreçlerden geçmelidir, ve bu yorumlar kalıcı olmalıdır bu süreç aynı zamanda sanat eserinin “Klasik” bir sanat eseri olduğu mertebesinide beraberinde getirir. Eğer sanat eseri tüm yorumcular tarafından aynı düzeyde algılanmıyorsa veya yorumcular yorumlarını ve ilgilerini o sanat eseri için zaman içinde değiştiriyorsa o sanat eseri sadece beğenildiği zaman süreci içerisinde Klasik olarak değerlendirilmez ama bir kısım değerlendirici tarafından belli bir süre sanat eseri olarak algılanıyorsa o zaman “Popüler” sanat olarak değerlendirilir (Pop müzik gibi). Eğer bir sanat eseri yeterli sanat değerlendiricilerinin değilde sanat bir kolu eseri ve tarihi hakkında yeterli sanat değerlendiricileri kadar bilgisi olamayan kişiler tarafından değerlendirilmiş ve sürekli değil ama belirli bir süre için belli bir yerde büyük sayıda kişi tarafından beğeni kazanmış eserler de Popüler sanat ünvanını kazanır. Ama bir sanat eseri hemen her yerde tüm yeterli sanat değerlendiricilerinin çoğunluğunun (hepsinin olmayabilir) beğenisini her zaman kazanıyorsa o eser Klasiktir. Eserin evrensel olabilmesi için tekniğine uygun ve evrensel olarak ortak algılanabilecek şekilde yapılması gerekmektedir, böyle sanat eserlerini Trabzondaki tüm değerlendiricler farkli Cincinatti’deki tüm değerlendiriciler farklı olarak algılıyorsa bu sanat eseri evrensel niteliğe kavuşmamış demektir, hiç olmazsa bu iki şehirdeki bazı değerlendiriciler eserin en azından belli bölümleri için aynı algılamaları duyumsamalıdırlar

Kişisel Devamlılık, Sanatçının Evrimi. Sanatçının eserleri en azından onun belli bir dönemi için, evren parçaları hakkındaki görüşünü gösterir, insan doğasına uygun olarak belli dönemlerinde veya tüm sanat yaşamı boyunca eserleri onun bu görüş açısını yansıtır, yine insan doğasına uygun olarak zamanla sanatçı değiştikçe bu görüş açısıda değişebilir, genellikle bu değişim sanatçının eski bakış açılarına uyumlu bir biçimde olur. Yani bir sanatçının sanatı sürekli olarak değişir. Bunu sanatçının gelişimi, değişik evreleri diye adlandırmak mümkündür.

Farklı Kategorideki Sanat Eserleri. Folklorik veya bölgesel ve tarihi sanat eserleri farklı kategoridedir, çünkü böyle sanat eserleri yukarıda belirtilen sanat eserlerinin değerlendiricileride o bölgeye veya o zamana ait olmalıdır, folklorik ve bölgesel bir sanat eserinin dünyanin öteki ucundaki bir değerlendiriciye aynı algılamaları vermesi beklenemez bu yüzden böyle sanat eserleri içinden geldikleri kültür değerlerine göre değerlendirilmelidirler mesela eski Çin müziği eserler bölgesel müzik sanat eserleridir, bizim anlamamız beklenemez veya eski tarih çağlarında yapılan eserler, mağara resimleri veya örneğin Eski Mısır resimleri ve hiyeroglifleride o zamana ait ölçülerle değerlendirilmelidir, çünkü o zamanlarda yazı harfleri bile sanat olarak değerlendiriliyordu.

Yayınlanma Gerekliliği. Sanat eseri yayınlanmalıdır, alıcıların-değerlendiricilerin yani tüm insanlığın görüşüne sunulmalıdır, yayınlanmamamış bir eserin anlamı eser eğer imkansızlık nedeni değilde bilinçli olarak yayınlanmamışsa o eseri yaratanın kişisel tatmininden öteye geçmez, yayınlanmamış bir bilimsel araştırmadan farkı yoktur. Bunu kaba ve komik bir örnekle çok güzel ekmek yapan bir fırıncının ekmeklerini satmayıp bunu diğer ekmek yiyen kişilerin (yani izleyicilerin) kullanımına sunmamasına benzetebiliriz. Sanat eserlerinin eski yayınlanma zorlukları (kitap bastırma, sergi düzenleme gibi) günümüzde İnternet sayesinde büyük ölçüde aşılmıştır. Bugün internet sayesinde sürekli bir sergi veya sergiler sahibi olabilr veya olan sergileri izleyebiliriz, hatta sanatçının kendini geliştirmesine yardımcı olması hatta hayatını kazanmasını sağlayacak şekilde eserleri satabiliriz.

Soyutlama, Değiştirme: Sanatçı evreni kendi aklına göre yorumlamalıdır, tamamen orijinaline benzeyen kayıtlar sanat değildir, Mimezis kuralının burada işlemesi gereklidir, bunun için deformasyon, renk ve şekil değişiklikleriden tutunda modern sanattaki gibi gerçeklikten tamamen kopmaya giden metodlar kullanılmalıdır. Estetik kaygılar, soyutlama ve saflaştırma, Aristonun Mimesis ve Katarsis mental tekniklerine-kuramları gibi sanat teoriği ve estetik kurallar uygulanır. Bu değiştirme sembolizm yani semboller kullanılarak bazı kavramların yeniden tanımlanmasınıda içerebilir.

(Dikkat ederseniz YARATICILIKTAN şimdiye kadar sözetmedik çünkü gerek yoktu, bir mimetik veya katartik etkiyi yaratmak için yaratıcılık zaten tek unsurdur, tüm bunları içeren bir kavramdır.)

Bir eserin sanat olabilmesi için yukarıdaki şartlerin tek tek veya bazılarının değil bütün şartların birlikte yerine gelmesi gerekmektedirki o eser sanat eseri olsun, şimdi sanatın ayrımını daha iyi yapabilmek için birazda ne sanat değildir diye ayrım yapalımki sanat kavramı kendi yerini daha iyi belirlesin.