KARAKALEM BAŞLANGIÇ ÇİZİMLERİ
Karakalemde ve tüm görsel sanatlarda en önemli unsur,iyi gözlem yapmaktır.İyi ressamalar ve iyi yazarlar ayrıca iyi birer gözlemcidir.Aşağıda bir kaç örnekle konuyu nacizane netleştirmeye çalışacağım.
Karakaleme başlangıç konusunu; öncelikle resimlerde kullanılacak doğru malzemeyi seçmek,doğru yolu izlemek esastır.Resim çiziminde en önemli durum ,çevreyi iyi gözlemlemektir.Çevremizde bulunan cisimleri iyi analiz edersek,aslında eğitimin en önemli kısmını çözmüş olacağız.Hani bir söz vardı ''bulut ne renk diye soran ressama hizmetçi cevap verir -mavi...'' Fakat ressam der ki ;yanlış ''gökyüzü biraz mavi,biraz beyaz,birazda gri karışımı'' Özetle bakmak ve görmek arasındaki farkı en iyi ressamlar görürler.Bu sebeple iyi görmek lazım sadece bakmak değil.Kimi zaman ağacın kökü,kökündeki kıvrımlar,ışığın o kıvrımlarda oluşturduğu görüntü.Yaprak ;yaprağın üstündeki damarlar,o şekil ,kıvrımlar.Yani detayları görebilmeli ressam.
En iyi yazarlar, iyi ressamlardan çıkar demişler. Mesela F.M Dostoyevski 'nin meşhur suç ve ceza kitabını başarılı kılan sadece kitabın konusu değil.Yazar romanda geçen olayların yerini o kadar güzel anlatmış ki ,sanki o anları aynen yaşıyorsunuz,ve o romanın içindemiyşiniz gibi kendinizi kaptırıyorsunuz.Ben suç ve cezadan değil kısaca hemen şimdi bir roman uydurayım.Ve bu paragfartan doğruları bulmaya çalışalım.Diyelim ki iyi yazar şöyle anlatsın ;'' Bir odadan içeri girmeyi aynen şöyle anlatıyor; ''Odanın kapsının önüne geldi.İçinde anlamsız bir korku var dı,sanki içeriden dev cüsseli, saçı sakalı karışmış,yıllardır yıkanmamış gibi kokan ve hiç ölüm korkusu bilmeyen bir cani baltayla önünde bir duvar gibi dikilecekti.Oysa kapı bir karış kadar aralıklıydı.Usulca elini kapı kolunun biraz üstünden tutuverdi ,biraz açarak,birazda kendisi kafasını içeriye doğru eğerek bakmaya çalıştı.İçeriyi görüyordu .Pencere açık,içeride sabah aydınlığı vardı.perde rüzgarda hafif hafif dalgalanıyor.Sanki az önce biri pencereden kaçı vermiş gibi bir hava sezdim.Odada içi saman dolu bir yatak,demirden ranza ,kirden gözükmeyecek kadar siyahlaşmış bir yastık,hemen solunda bir ayağı kırık ahşap sandalye,önünde yarım metre yüksekliğinde küçük ahşap bir masa,masanın üstündede el yazmazı üç kitap vardı.Kitaplara bakmak için adım atmak üzreydedim ki,sağ omuzumda bir el hisstettim.Korkuyla arkama bakmadan pencereye doğru koşar gibi yürüdüm.Pencereden aşağı baktığımda iki adam boyunda yüksek olduğunu gördüm.Can havliyle kapıya doğru baktım,orta boylu beyaz saçlı ve sakallı ,kalınca camları olan bir gözlük takmış,70 yaşlarında ,fakir görünümlü ama çok temiz ve tertipli bir adam.Korkma dedi.Ben bu evin sahibiyim.Burada kalanda sarhoş dimitri,zararsızdır...v.s.v.s.
Konuyu biraz uzattım sanırım,şimdi aynı olayı ressam olmayan bir yazardan dinleyelim bakalım.Adam kapının önüne geldi,içeri girdi.Kimseler yoktu.İçeri yaşlı bir adam geldi ve ''Ben bu evin sahibiyim kimi aramıştınız ''dedi.
İşte yukarıdaki yazıdan da anlaşılacağı üzere ,yazar çevresini çok iyi analiz etmezse ,ancak yazacağı romanın konusu satar.Ya da çok reklamla ,polemiklerle belli bir satış rakamına ulaşır,ama asla tarihte yerini alacak edebi anlamda bir eser olmucaktır.Bu sebeple İyi ressam iyi bir gözlemci olmalı,iyi yazarda iyi bir ressam olmalı diye nacizane düşünüyorum.Çevreyi iyi gözlemlemek için elbetteki huzur ve sukunet olmalı insan yaşamında ,eğer kişi sıkıntılarla boğuşuyorsa ,geçim derdinde ise ,ve şuan benim yaptığım gibi sanat para için yapılırsa sanat olmaz .Bu sebeple sanatçının iç dünyasında huzur olmalı geçim kaygısı olmamalı ve sanatını özgürce yapabilmeli hiçbir kaygı duymadan işte o zaman gerçek sanatsal eserler ortaya çıkar.Örnek şuanda portre çiziyorum ve kişiye beğendiniz mi diye soruyorum aslında çokta kolay bir durum değil :)ama bu şartlar öyle gerektiriyor.Türkiye de kaç kişinin evinde gerçek el işi sanat eserleri var bunuda düşünmek gerekiyor.
Mehmet Emin DOĞAN